Ermenek ve Lütfi Elvan

1
Ermenek ve Lütfi Elvan

Ermenek ve Lütfi Elvan,
Uzunca bir süredir Sayın Lütfi Elvan’a yönelik düşüncelerimi bir şekilde sizlerle paylaşmak istiyordum. 
Ama günlük politik çekişmelerin ve kişisel çıkar kavgalarının bir tarafı gibi görülmemek ve biraz daha bağımsız durabilmek için bu isteğimi sürekli erteliyordum.
Ne var ki son bir ay içerisindeki Sayın Lütfi Elvan’a yönelik 
bazı haksız ve iyi niyetten uzak saldırılar artık bu ertelememi imkansız hale getirdi.
(Benim 16 yaşımdan bu yana ilke düzeyinde hiç değiştirmediğim yaşama bakış açımı yani politik duruşumu pek çoğunuz bilirsiniz. Bilmeyenler de merak ederlerse bir zahmet bilenlere sorup öğrensin. Yaşamımda hiçbir zaman takkiye yapmadan ve yaranma adına methiye dizmeden, inandığım doğruları pek çok kez zararıma olacağını bile bile savundum.
Burada kendimi anlatacak değilim elbette. Ama bundan sonraki düşüncelerimi hangi açıdan yaklaşarak ifade ettiğimi bilmeniz açısından, özellikle bu yanımdan bahsetme gereği duydum zorunlu olarak.)
Bizim kültürümüzde bazı deyişler vardır ki bir biçimde beynimize kazınmış olarak bizim değerlerimizi, hayata bakışımızı belirler.
Bunlardan ikisi örneğin ‘meyve veren ağaç taşlanır’ ve ‘bu ülkede hiç bir iyilik cezasız kalmaz’  deyişleri işte  bu lanet deyişlerdendir.
Biz meyve veren ağacın meyvelerini ağaca zarar vermeden toplayıp, budayıp, sulayıp, bakımını yapıp bir sonraki sene daha çok meyve vermesini sağlayacağımıza, onu taşlamayı tercih ederiz. İşte ileri uygarlıklarla en büyük farkımız bu akıl dışılığımızda, cehaletimiz ve bencilliğimizde yatar.
Üretme kültürümüz fazla olmadığı için üretilenlere karşı ya kıskançlık duyarız ya da kendi beceriksizliğimiz ve tembelliğimiz ortaya çıkmasın diye üretilenleri yok etmeye ya da görmezden gelmeye çalışırız.
Bir de kendi kişisel çıkarlarımızı her zaman toplumsal çıkarlardan
daha önde tutarız. Sanki bir toplum içinde değil de dağ başında tek başımıza yaşıyormuş gibi her zaman kendi kişisel çıkar ve beklentilerimizin peşinde koşarız. Aynı gemideyiz deriz ama sanki gemide bir tek kendimiz varmış gibi geminin sadece kendi istediğimiz yere ve istediğimiz biçimde gitmesini isteriz.
Ana konumuza dönecek olursak Sayın Lütfi Elvan ile benim tanışıklığım ve görüşmelerim sadece 4-5 yıl önce başladı. 
Ben önceleri kendisinin Ermenek ile ilgili çabalarını dışardan duyup izliyor ve takdir ediyordum ama detayları hakkında da bir bilgim yoktu. 
Necati başkan döneminde, başkana Ermenek ve turizm ile ilgili yaptığım bazı öneriler cevap bulmadı ben de mecburen uzaktan izlemekle yetindim. Sonradan Uğur başkan sahneye çıkıp da bir şeylere el atmamı isteyince Ermenek ile ilgili sorunların dışında kalamayacağımı düşünerek çorbaya bir tutam tuz atmak işin yola düştüm.
İşte bu süreçte Lütfi Bey ile karşılaştım. Yıllardır kendisinin genel Türkiye politikasının içindeki duruşunu, yaklaşımını bildiğimden ve kendi duruşumdan da emin olduğum için en başta biraz tereddütlü olsam da bütün görüşmelerimde hiç yabancılık ve ayrı gayrılık hissetmedim. 
Hiçbir zaman kendisi ile genel ülke politikası konuşmadım ama konuşmalarımızda Ermenek kelimesi geçtiği anda gözündeki ışık ve parlama her zaman bana umut verdi, destek verdi. Ermenek konusunda hep aynı dili ve hayalleri paylaştık.
Sayın Lütfi Elvan’ın bazılarının zannettikleri ya da olmasını istedikleri gibi ‘Ermenek’ten Sorumlu Devlet Bakanı’ olmadığını bilmemin, ülke geneline ilişkin pek çok sorumluluğunun olduğunu bilip görüşme anlarımızı olabildiğince kısa ve verimli tutmaya çalışmamın da ilişkimizin sürekliliğinde faydasının olduğuna inanıyorum. 
Son seçimlerden sonra kendisinin yoğunluğundan dolayı bizim daha rahat ve sık ulaşabileceğimiz bir danışman görevlendirmesini istememi de anlayışla karşılayarak gereğini yerine getirdi.
Ermenek’te ki bazı ön yargılı ya da siyesi partileri futbol kulübü zannedip onların fanatiği olmuş bazı arkadaşlarla zaman zaman Lütfi bey konusunda tartıştık. ‘ne oldu yardım ettiyse, gemi orada duruyor, in evlerinin hali, Zeyve’nin hali ortada gibi önyargılı ve fanatik yaklaşımlara verdiğim cevap hep aynı oldu. ‘Olur adam gelsin bir de şantiyede kontrol mühendisliğinizi yapsın isterseniz. Siz buranın ihtiyaçlarınıza göre proje üretmeyin, üretilen projelere fikirlerinizle katkıda bulunmayın, yanlışları düzeltmek için hiçbir çaba sarf etmeyin burada hiçbir şey yapmadan oturup her şey bittikten sonra da bu olmamış deyin’ diye tepki vermeme rağmen arkadaşlara bu gerçeği anlatamadım.
Bazı arkadaşlar kendisine ulaşamamaktan dertleniyorlar.
Ancak Lütfi Bey’e ulaşabilmesi en zor olması gereken ben bile ne zaman istediysem, randevulu ya da değil ulaşamadığım bir an bile olmadı.
Elbette bu görüşme isteklerimde hiçbir zaman ne kendim için ne de yakınlarım için kişisel bir talepte bulunmayacağımın, isteklerimin haklı ya da değil Ermenek için olacağını kendisinin bilmesinin de bu ulaşılabilirliği sağladığına inanıyorum.
Gerek Uğur başkan döneminde gerekse de Atilla başkan döneminde bütün görüşmelerimiz Ermenek ve sorunlarının çözümleri oldu.
Seçim sürecindeki Lütfi Bey’e karşı bazı haksız saldırılar ve seçim sonuçlarından sonra ben kendisinin kırgın olacağını düşünerek bir anlamda vedalaşmak amacı ile yanına gittiğimde, ‘kırgınlık olmaz orası bizim memleketimiz ne yapılması gerekiyorsa aynen kaldığımız yerden devam edeceğiz elbette’ demesi beni hem şaşırttı hem de bana motivasyon kaynağı oldu.
Bu yaklaşımından cesaret alarak sonradan devam eden görüşmelerimizin bir tanesi de  6-7 ay önce Sayın Lütfi Elvan’ın meclisteki odasında Atilla Başkan, Ankara dernek başkanı Talat Seyhan, Konya dernek temsilcisi Özgür Karamanlı ve ben olmak üzere buluşup turizm konusunda yeni projeler gündemi ile toplandık. 
Lütfi bey programının çok dolu olması nedeni ile gündüz bizimle görüşemediği için akşam saat 19 da ki bir bakan ile görüşmesinden sonra tekrar Meclise gelip saat 20-22 arasında 2 saat bizimle görüştü. Burada elimizdeki finans olanaklarını ve bunlarla neleri yapabileceğimizi tartıştık.
Burada Lütfi Bey hepimizin önünde ‘arkadaşlar Ermenek ile ilgili bana çok eleştiri geliyor. ‘Tutturmuşsun bir Ermenek diye’ bana çok söylenen var burada. Ama kim ne derse desin orası benim memleketim, elbette ne yapılması gerekiyorsa elimden geleni yapmaya hazırım’ dedi. Ben de bundan cesaret alarak hazırladığım sunum dosyasının o ana kadar göstermeye cesaret edemediğim son slaytını açarak ‘bakın sayın bakanım söz verdiniz, ben gelecek sene bu taleplerle geleceğim’ deyip 30 milyon liralık bir projeler listesini gösterince
‘siz buradaki konuştuklarımızı bir gerçekleştirin ben de ne gerekiyorsa elimden geleni yaparım’ dediğine orada bulunan tüm arkadaşlar şahittir. 
Sözün kısası dostlar kendi sorunlarımızı ya da sorumsuzluklarımızı başkasına yüklemekte çok ustayız.
Ne var ki bu anlayış, sorunlarımızı çözmeye hiçbir yararı olmuyor. 
Zaman zaman dillendirdiğim gibi, bir koyun sürüsünün içindeki koyunlar gibi hep bir çoban arıyor ve her sorunu kendi hiçbir çabamız olmadan, çobanın çözmesini bekliyoruz ne yazık ki.
Ermenek olanakları oldukça sınırlı ve sorunları da bir o kadar çok bir yöre. Kişisel beklentilerimiz cevaplanmadı diye veya meyvelerin hepsi benim olmadı diye ağacı taşlamak yerine yöremiz için önümüze çıkabilecek en küçük fırsatı bile akıllıca değerlendirip faydaya çevirmemiz gerekiyor. 
Birileri kendi kişisel hesapları uğruna Ermenek’in çıkarlarını feda edebilir ama en azından bu yörenin değerini bilen ve onu daha da zenginleştirmeye çalışanlar olarak, elinden geldiğince, desteklerini esirgemeyen sayın Lütfi Elvan’a yönelik yapılan haksız ithamlara karşı, değer bilen Ermenek’liler adına kendisinden özür dilerim.  
Böylesi kişisel çıkar saldırılarına ve olumsuz söylemlere aldırış etmeden onun da sevdalısı olduğuna inandığım Ermenek için desteklerinin artarak devam edeceğine inancımı da ayrıca ifade etmek isterim. 
Ancak sorunlarımızın çözüme kavuşabilmesi için bizim de her şeyi karşıdan beklemeden bu destekleri en verimli bir biçimde değerlendirecek duygu, akıl ve emeği ortaya koymamız şart. Yoksa Lütfi Elvan ne kadar yardımcı olursa olsun projeleri burada hayata geçirecek ya da bu desteğin heba olup gitmesini seyredecek olanlar gene bizleriz.
Bu yöre için bir tuğla koymaya çalışan herkese sağlık ve esenlik dilerim. 
Hulusi Oran
Ermenek
21 Mayıs 2020

1 Yorum

  1. Devlet Planlama Teşkilatı'ndan gelen ister sağcı ister solcu bütün milletvekilleri ve bakanlar hem bürokrasiyi hem de siyaseti bildiklerinden başarılı olmuşlardır. Bu anlamda DPT ciddi bir okuldu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz