ERMENEK,BAŞYAYLA, SARIVELİLER, YEMEK KÜLTÜRÜ

2
ERMENEK

Mutfak kültürü deyince aklımıza burada yaşayan insanların yiyecek içeceklerini nasıl
hazırladıkları, sakladıkları, pişirdikleri ve tükettikleri gelir. Bölgedeki hayvan ve bitki
çeşitliliği, orada yaşayanların ekonomik durumları ve gündelik hayatları, yöresel mutfağın
temel belirleyicisi durumunda olmuştur. Burada yüzlerce topluluğun, yüzlerce yılda
bıraktıkları izler görülebilir. Öyle ki aynı coğrafyadaki Başyayla, Sarıveliler, Ermenek yemek
kültürü ana hatlarıyla aynı olma olmasına rağmen yemeklerin, gerek isimlerin gerekse
içeriklerin ve çeşitliliğinin köyden köye, ilçeden ilçeye farklılıklar gözlenmektedir.
Bu da mutfak kültürünün dinamik olduğunu gösterir. Bölgemizde yemek kültürünün çok
zengin olduğunu söylemek zordur. Bunun en önemli sebebi bölgemizin yıllar boyunca gelir
seviyesin düşük, yaşam şartlarının zor olmasıdır. Mutfak kültürümüz göçebe hayatın izlerini
taşır. Aynı zamanda içe kapalı bir toplumun izlerini taşır ki köylerimizde son yıllara kadar
bakla, karnıbahar, börülce, pırasa, bamya bilmemesi bunun bir göstergesidir.
İnsanların anadili gibi, yemek kültürünün büyük bir kısmını çocukluğunda ailesinde ve yakın
çevresinden oluşur ve şekillenir. Bu yöremizde yaşayanlar ve burada doğup başka yerlere göç
etmiş hemşerilerimiz için de böyledir. Ancak sonraki nesiller, başka memleketlerde doğan,
birkaç yılda bir ziyaret maksatlı yöremize gelen hemşerilerimiz için nostaljiden öteye gitmesi
zordur.
1980’lerden sonra bölgemizde meyveciliğin artması sonucu ailelerin ekonomik gücünün
nispeten iyileşmesi, alım gücünün artması ve popüler kültürün etkisiyle bazı yöresel yemek
çeşitleri yok olmakla (pekmezli helva, süt aşlığı ve çorbası, kaygana) karsı karşıya kalmıştır.
Ancak bazı yemek çeşitleri (batırma, sıkma, arabaşı, etli tarhana/tarhanabaşı, keşkek) de hala
popülerdir ve yörede her evde yemek listesinin başında yer alır, dışarıya göç etmiş yöre halkı
tarafından sıklıkla yapılıp yenilmektedir.

Bölgemizin beslenme kültürümüzü oluşturan çizgileri söyle sıralayabiliriz;
1. Yemekler önceleri ya ocakta ya da kuzine sobalarında yapılırdı. Daha sonra gazlı
ocaklar da kullanılmaya başladı. Her evde birkaç tane ocak bulunur, özel çamurlarla
belli aralıklarla bakımları yapılırdı. Bu ocakların üstüne tahta bir raf konulur tuz ve
benzeri şeyler buraya konulurdu. Sağ ya da soluna çakılan çivilere tutacaklar asılır,
sacayağı ve maşa her zaman ocakta bulunurdu. Ocak genelde odaların açıldığı aralık
denilen yerde olurdu. Yazın kullanmak üzere, evin hayat denilen etrafı acık
bölümünde ve bahçeye de ocaklar yapılırdı. Bu ocaklarda her çeşit odun ve ağaçların
budanmasıyla oluşan çalı çırpı yakılırdı.
2. Evde eş, anne olan kadın dışarda da tarım ve hayvancılıktaki tüm yükü erkekle
bölüşüyordu. Evin diğer işleri fazladan kadına aitti. Evdeki belki on kişinin üç öğün
doyurulması lazımdı. Bu nedenle “emeklerimiz genelde “pratik ve doyurucu”
yemeklerdir denilebilir.
3. Yemekler et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, buğday ve mısır türevleri üzerine
kurulmuştur. Ancak et çok bol kullanılmaz, genelde bir yemeğin içine katkı olarak
ilave edilir. Bu nedenle un ve bulgurun yapıldığı buğday en önemli malzemedir.

4. Kışın yoğun kar yağışı sebebi ile oldukça zor koşullara sağlanan ulaşımın tamamen
durması, Yazın ve Sonbaharda her ailenin kendisi için yeterli olabilecek sebze ve
meyveleri kurutması, stoklamasını zorunlu hale gelmiştir. Bu nedenle Kışa hazırlık her
zaman önemli olmuştur.

5. Pişirilerek veya tuzlanarak (salamura) ömrü uzatılan yiyecekler arasında kavurma,
küçük kaplara basılmış tuzlu tereyağ ve kaymak, asma yaprağı domates veya diğer bir
kısım sebze-meyveden oluşan turşular önem kazanmıştır. Bitek olarak bilinen bölgesel
olarak özel bir çamurdan yapılan insan boyunda geniş bitekler özellikle bol olarak
bulunan cevizin karlı kış günleri için stok yerleriydi.

6. Ceviz içi soğanla beraber dövülerek macun kıvamına getirilen ceviz döğmesi sabahları
ekmek yapılırken acıkan ekmeğin içerisine yarım ay şekline gelen hamur saçta
pişirilerek oldukça lezzetli bicci yapılırdı. Soğuk kış günlerde üzerinden sıcacık
buharın çıktığı ceviz biccisini yemek, her çocuk için bulunmaz bir zevkti.

7. Eskilerde bölge halkının kendir dediği “kenevir” bolca ekilir, güz döneminde
tohumları ayrıştırılarak soğanla birlikte ezildikten sonra benzeri şekilde bicci yapılırdı.
Günümüzde bu bitkinin esrar üretiminde kullanılması nedeniyle tamamen
yasaklandığı için bölge halkı böyle bir zevkten mahrum kalmıştır.

8. Bicci kültürü bazen haşlanmış patatesesin, domates kurusu ve soğanla kavrulması ile
elde edilen harcın bicci yapımında kullanılması ile ayrı bir lezzet kazanırdı. Ancak
öncelik her zaman ceviz biccisine aitti.

9. Kavurmalı ve Kaymaklı bicci, eğer bunlar yoksa keşli bicci de kışın oldukça fazla
tüketilen yiyeceklerdir. Özellikle bölgede bol olarak bulunan kekikle beslenmiş keçi
etinden yapılan kavurmanın saçta sıcacık pişirilmiş kalın yufka içine konulduktan
sonra boru gibi dürüm haline getirildikten sonra yenmesi ayrı bir zevki.. Aynı durum
küçük çömleklerde yazdan stoklanma kaymak için de geçerliydi. Keşli bicci genelde
garibanlığın ve çaresizliğin göstergesiydi.

10. Musandıra denilen tahtadan yapılmış yerler, çok fazla olmayan, ancak her ailenin
kendi ihtiyaçlarını karşılayacak patates ve soğanların stoklandığı yer, her evde
mevcuttu. İzbelerde bu görevi yerine getirdi.

11. Evler genelde ağaç ve topraktan yapıldığı için fare olurdu. Bu nedenler farelerin
delemeyeceği küpler, yiyeceklerin saklanması için kullanılırdı. Zamanla plastik kaplar
yaygınlaşınca küpler önemini yitirmiş ve kullanımdan kalkmıştır. Her boyda, bazen
insanın girebileceği kadar büyük olan küpler, köylere gelen satıcılardan fasulye,
patates, mısır, karşılığında satın alınırdı.

12. Domates kurusu, kak, lorun kurutulmasıyla oluşan kuru keş, karın dediğimiz işkembe
kurusu, Kuru tarhana veya sütlü aş kış için güzden yapılan ana stok maddeleriydi.

13. Yazın ekin hasatından sonra arazinin küçük bir bölümüne şalga ve turp ekilir, güz
döneminde yumru kökleri topraktan çıkarılarak evin önünde kışın kolayca
ulaşılabilecek bir yerde bulunan şalga ve turp kuyularına gömülür, kışın özellikle
dolma yapmak için çıkarılır yıkanır temizlenir ve dolma yapılırdı.

14. Bölge oldukça yüksek olduğundan ve çoğunlukla domates, salatalık gibi kendi
geleneksel sebzelerinin tohumlarından her yıl fidelerini kendileri ürettikleri için
domates ve salatalığın bol olarak bulunması Ağustos ayını bulur, eylülde bolca
tüketilir, salça yapılır veya kurutulur, Ekim başında soğukların başlamasıyla bu
serüven sone ererdi. Elektrik 1978 ‘li yıllarda bölgeye geldiği için buzdolabı gibi bir
realite yoktu.

15. Yoğurdun bol olmasına rağmen çoğunlukla peynir yapma kültürü gelişmediği için
yoğurttan yalnızca tereyağ ve keş yapımında yararlanılırdı. Sınırlı besin kaynaklarının
niçin daha faydalı kullanılmadığını anlamak zor görünüyor.

16. Buzdolabı olmaması sebebi ile yoğurt kısa zamanda ekşir, doğal bir şekilde tadında ve
kıvamında tüketmek mümkün olmazdı.

17. Yöremiz yemek kültürümüzde balığın yeri yoktur. Halk tarafından bilinmez ve
tüketilmezdi. Bu gelenek bugün bile devam etmektedir.

18. Bahar döneminde doğal otlar börek, çörek yapımı için kullanılırdı. Doğada doğal
olarak yetişen ve genelde otlu çörek yapında kullanılan otların ilk akla gelenleri
şunlardır: Gıvışkan (nakıl), aleyiksaçı, tömeken (semizotu), osmanotu, kuşgözü,
mahmutotu, sirke otu, ıspanak, yemlik otu, kedi bağırsağı vb.

19. Bağ önemlidir. Herkesin az da olsa üzüm ağaçları bulunur. Bunlardan yapılan pekmez
ve sirke önemlidir. Tatlıların genelde pekmezle yapıldığı gibi sirke de hem yemeklerin
yanında hoşaf gibi sulandırılarak tüketilir hem de turşu yapımında kullanılırdı.

20. Bölge halkı pekmezi çoğunlukla ev helvası yapımında kullanırdı. Bu amaçla küçük
tencere veya orta boy tavaya pekmez konur, kaynaması beklenir, daha sonra
topaklanmayacak şekilde karıştırılarak macun şekline dönüşünceye kadar azar azar un
ilave edilerek iyice pişmesi, kısmen katılaşması sağlanır. Kırılan (sıyılan) ceviz
içlerinden üzerine ilave dilmeden önce tereyağla yüzeri güzelce yağlanır ve daha sonra
ceviz ezilerek veya çiğe olarak yüzeye ilave edilirdi.

21. Bazen de höşmerim yapılırdı. Bu defa pekmez yerine su konur kaynatılır. Üzerine azar
azar un ilave edilerek, yumuşak kıvamlı bir helva oluşturulur. Üzerine tereyağ sürerek
yenir. Bu elbette daha zor günlerin yiyeceği idi.

22. Yemek kültürümüzde ceviz önemli bir yer tutar. Pekmez, şimdilerde cevizli sucuk
denilen, yöremizdeki adıyla bandırma yapımında ve birçok hamurlu tatlının yapımında
kullanılırdı.

23. Köylerde, ramazan bayramında, bayram namazdan sonra belirlenen bir yerde
mahallenin erkekleri bir araya gelir. Herkes fazla fazla yemek götür ve beraber
yenirdi. Artan yemekler de yemeğe iştirak eden garibanlara verilip evlerine
gönderilirdi. Aslında güzel bir yardımlaşma örneğidir. Bu yardımlaşma kurban
bayramında hisse dağıtmaya dönüşür.

24. Toplu yemek yapılıp, tüketildiği bir diğer zaman dilimi düğünlerdi. Düğünlerde yine
uygun yerlerde, öğle namazı sonrası herkese yemek ikramı yapılırdı. Düğün yemekleri
deyince: önceleri etli patates yemeği, bulgur pilavı, herseden oluşan bir menü vardı.
Daha sonraları etli patates yemeğinin yerine etli nohut ve etli kuru fasulye almıştır.

25. Arabaşı genelde komşu ve akrabalarla yenilir, kış günleri bir araya gelmeye vesile
olurdu.

26. Her ailede bir süt hayvanı beslenir. Süt ürünleri ticari değil aile kullanımına yetecek
kadar üretilirdi

27. Bu gün unutuldu diyebileceğimiz kaygana önemli günlerde önemli kişilere yapılırdı.
Hatta ‘’kaynanan kaygana mı yaptı’’ diye değer ifade eden bir cümle arkadaşlar
arasında kullanılagelmiştir.

28. Yine özel diyebileceğimiz bir tatlı çeşidimiz olan, yufkanın incecik kıyılmasıyla
yapılan kadayıf da kız istemeye giderken götürülürdü.

29. Yöremizde erkekler kışın sahil memleketlere çalışmaya giderler, dönüşte de
zeytinyağı getirirlerdi. Az olduğu için az kullanılırdı.

30. Yufka ekmeği komşular yardımlaşarak beraber yaparlar. Evin yaşlı ninesi genelde
ocağın başına geçerek yufkaları sacda pişirme görevi üstlenirdi. Yapılan yufkalar
gerektiğinde ıslatılarak kullanıma hazır hale getirilir.

31. Yörede özellikle sulu yemekler yenirken yufka kıvrılarak kaşık gibi kullanılır.

32. Tarlaya çalışmaya ya da uzun bir yola gidenlere azık olarak, yumuşatılmış yufka ve
keş mevsimine göre domates konulurdu.

33. Yemekler sofra bezi denilen kare kumaşın üzerine konan tahta sinilerde yenir.
Genelde sulu yemekler tek bir tasa, kıvamlı yemekler yayvan bir kaba(sahan) konur
herkes buradan yerdi. Su içilirken tek bir bardak kullanılırdı.

34. Mutfakta kullanılan yardımcı malzemeler: kazan, sitil, bakraç, tencere, sahan, tava,
sac, sacayağı(üçayak), ensıranı-eyisıranı-(hamur bıçağı), güğüm, leğen, tutacak, senit,
oklava, tahta şiş, el dibeği ve taşı, el değirmeni, tuluk, elek, kalbur, kevgir,

Başyayla, Sarıveliler, Ermenek Yemeklerinin Tarifleri
Aşağıda yöremize ait yemeklerin kabaca tarifleri verilmiştir. Bu tarifler Büyükkarapınar
köyünden Zülfü Özen ve Ayşe Özen anlatımlarından derlenmiştir.

Herse (keşkek),

Herse (keşkek) dövülmüş yani kabuğu soyulmuş keşkeklik buğday bir kapta yıkanır. Bir
tencereye suyun içine koyarak 2 saat ıslatılır. Sonra tencere ateşe konulur. Tuz ilave edilir.
Tencere kaynayınca Ateş kısılır. 5 dakikada bir tahta kaşıkla karıştırılarak iyice özleşinceye
yani pilav haline gelinceye kadar pişirilir. Aslında su azalır arada bir kaynar su ilavesi yapılır.
En az bir saat sürer pişmesi. Tabaklara konulan herse, pul biber konularak eritilmiş tereyağı
üzerinde gezdirilerek servis edilir. Herse, bayramlar ve düğünlerde yapılan özel bir yemektir.

Yağümmesi(ekmek oğması),

Yufka ekmek küçük küçük parçalar halinde doğranıp hazırlanır bir tabağa 4-5 tane yumurta
kırılır tuz ilave edilerek karıştırılıp hazırlanır. Bolca tereyağ konan tava ateşe konulur.
Tereyağı eriyince hazırlanan yumurta tavaya dökülür. Şöyle bir karıştırıldıktan sonra
hazırlanın ekmek parçaları ilave edilir. Pişinceye kadar karıştırılır. Ekmek parçacıkları
yumurta ve yağla iyice karıştı zaman yemeğimiz olmuştur. Köyde her ailenin birkaç tane
büyük baş hayvanı bulunurdu. Bunlar çift sürmek için öküzler, sütünden faydalanmak için
inekler, kışa kavurma yapmak için beslenen düveler, bazen de eşeklerden meydana gelen bu
küçük sürüyü ilk ve ortaokul çağındaki çocuklar bahar-yaz boyunca otlatırlardı. Yağümmesi
istisnasız her çocuğun günlük azığıydı, bazen haşlanmış yumurta ve kumpir (patates) buna
eşlik ederdi.

Darı aşlığı çorbası,

Değirmende mısır yardırılır. Yaş ve kış çorbası yapılarak yenir. İşte size bu çorbasının tarifi:
Tencereye su, tuz, bir avuç fasulye, iki avuç kadar darı yarması konulur. Ocakta yavaş yavaş
pişer. Pişince soğumaya bırakılır. Soğuduktan sonra ayran veyahut yoğur ilave edilerek içilir.

Darı bulguru yemeği,

Değirmende pirinç büyüklüğünde öğütülen mısırdan yapılır. Tabi öğütülen mısırın kabukları
savrularak ayrılıp çok küçükleri de elendikten sonra kalan pirinç büyüklüğündeki beyaz
yerinden yapılır işte tarifi:
Tencereye tuz, su ve darı parçaları konulur. Biraz mercimek ilave edilebilir. Pilav kıvamına
gelene kadar pişirilir. Üzerine tereyağı gezdirilerek servis edilir. Yanında ne mi iyi gider?
İsteğe göre sulandırılmış sirke, turp, soğanı sayabilirim. Annenizinki kadar güzel olmasa da
memleket havası var içinde.

Kuru tarhana ve çorbası,(Un Tarhanası)

Kuru tahranın yapımında kullanılan malzemenin oranı
1’e 3 tür. Yani 20 kğ ayran/yoğurt için bir kutu yarma buğday gereklidir.
Ayran kazana konur, köz kararı tuz serpilir. Kaynamaya başlayınca buğday yarmasını yavaş
yavaş ilave edilir. Bir tahta kürekle Pişinceye kadar karıştırılır. Buğday iyice yumuşayıp
pişince ocaktan indirilen kazan dinlenmeye bırakılır. Bu süre genelde öbür gün sabaha
kadardır.
Sabah dama serilen temiz bir çulun/bezin üstüne yuvarlak yuvarlak yapılarak konur. Birkaç
gün kurur güneşte. Kuruyunca toplanarak bez keselerde saklanır.
Şimdi size kışın yapılan çorbasının tarifini de yapayım da biraz ağzınız sulansın: içine su
kanan tencereye 5-6 tanede kuru tarhana atılarak ocağa konur. Bir küçük pancarı beş altıya
bölerek içine ilave edilir. Bir avuç kuru fasulye de ilave edilirse daha güzel olacağı
muhakkaktır. Zaman zaman su ilave etmek gerekebilir. Pişince ocaktan indirilir. Bir tavada
tereyağı kekik ve biber eklenerek eritilir ve tarhana çorbasının üzerine gezdirilir. Ayrıca kuru tarhana öğütülür.Un haline getirilir. Un halindeki tarhanadan yapılan çotbaya un tarhanası denir.Kışın
kovuğuna inat, besleyici, pancarlı kuru tarhana çorbası içinizi ısıtmaya hazırdır. Afiyet olsun

Süt aşlığı(sütlü çorba) ve çorbası,

Kışa hazırlık için yapılan yiyeceklerdendir. Yazın bir kazana 3 ölçek süt, 1 ölçek su, 1 ölçek
kabuğu alınmış buğday konur. tuz ilave edilir. Keşkek pişirir gibi karıştırarak pişirilir. Gölge
bir yere bezin üstüne ince bir tabaka olacak şekilde serilir. Ara sıra karıştırılarak kurutulur.
Direk güneşte kurutulursa ekşir.
Çorbasının yapımı şöyledir: tencereye köz kararı su, tuz ve yazın yapılarak kurutulmuş
aşlıktan bir miktar ilave edilir. İstenirse içine biraz fasulye ve doğranmış şalga eklenebilir.
Pişerken kurutulmuş biberde zevke göre konulabilir. Buğday yumuşayıp pişince ateşten
alınarak servis edilir.
Sütlü çorba,
1 litre süt tencerede kaynatılır. İçine yeterince bulgur atılır. Bir miktar daha
pişirmeye devam edilir. Sonra üzerine pul biber veya karabiber atılarak servis edilir

Tarhanabaşı

Etli, Kııkırdaklı ve patatesli tarhana diye üç şekilde yapılır. Bir iki baş doğan doğranır. İnce bulgur en az bir
kilo olacak şekilde leğene dökülür. Bir kilo bulgura da bir buçuk kilo yağlı kuzu kıyması
(keser veya satırla yapılırsa bu kıyma daha lezzetli olur) konur. İçerisine göz kararıyla
kırmızıbiber, karabiber, kimyon, nane fesleğen, maydanoz ilave edilir. Yavaş yavaş az
miktarda su ilave ederek köfte gibi yumuşayıp, özleşip, kıvamına gelen yoğurulur. Tuz ve
baharatı kişiye göre değişir ve ayarlanabilir. Yoğurma işlemi bitince oluşan harç yuvarlak
yuvarlak şekillendirilip kızgın sacın üzerine atılır ve pişirilir.

Eğer patatesli tarhana yapmak isterseniz etin yerine haşlanmış patates ve yarım kilo eritilmiş
kuyruk yağı konularak aynı şekilde yapılır.

Arabaşı,

Arabaşı hamuru ve çorbası olmak üzere iki parçadan oluşan bir yemektir. Hamurunu yapmak
için bir bardak una 5 bardak su ölçü alınarak ve tuz ilave edilerek tencerenin içinde karıştırılır.
Sonra tencere ateşe konulur karıştırılarak pişirilmeye başlanır muhallebi kıvamına gelinceye
kadar devamlı karıştırılarak pişirilir. Pişirilen Bu hamur tepsileri dökülerek dinlenmeye
bırakılır
Çorbası için ise önce bir tavuk haşlanır. Orta ateşteki bir tencereye tereyağı salça konulur.
Üzerine tavuk suyu ve bir miktar normal su ilave edilir. Tuz ve pul biber konulur. Suyumuz
kaynarken çorbanın terbiyesi için bir tavada 2-3 kaşık un kavrulur. Kavrulan un soğutulur
sonra soğuk su ilave edilerek unun erimesi sağlanır. Ocakta kaynayan çorbanın su suyuna
ilave edilir. Tavuk eti küçük küçük doğranır. Kaynayan terbiye edilmiş suya ilave edilir. Beş
dakika daha kaynayınca çorbamız hazırdır.

Batırma,Batırık

Barıtık Etli,Uslu,Ve deli olmak üzere üç şekilde hazırlanır.Yarım kilo bulguru leğene konur. Soğan ince ince doğranır. Domatesi rendelenip içine
konulur. Domates, soğan ile bulgur iyice yoğurulur. Yumuşamasına yakın daha önce dövülen
ceviz ilave edilir ve iyice yoğrulur. İsteğe göre Nane, fesleğen, maydanoz, pul biber konur.
Tuz ilave edilir. İyice özleşinceye kadar yoğurulur. İyice yumuşadıktan sonra yavaş yavaş
soğuk su ilave ederek çorba kıvamına getirilir.
Batırma hazırlandıktan sonra üzerine garnitür olarak isteğe göre turşu, marul, salatalık,
haşlanmış lahana konabilir. Yörede sulandırmadan da çiğ köfte biçiminde de tüketilir.
Bicci (sıkma), su un tuz bir leğene konularak yoğurularak sıkmanın yapılacağı bazlamanın
hamuru hazırlanır. Spor hamurdan küçük parçalar alınarak oklavayla bazlama şekli verilerek
saçta pişirilir. Pişirilen bazlamalar içine isteğe ve duruma göre kavurma peynir tereyağı
konularak rulo yapılarak iki elle tutularak sıkılır. Kavurma konduysa kavurmalı sıkma peynir
koyduysa peynirli sıkma tereyağlı sıkma diye isimlendirilir.

Tekerlek bicci (kapama),

Su un tuz bir leğene konulur. Yoğurarak hamur hazırlanır. Yoğurulan hamurdan küçük küçük
bezeler oluşturulur. Bezeler oklavayla yuvarlak şekilde açılır. İçine önceden hazırlanan
içlerden (patatesli peynirli kıymalı) ortasına doğru yeterince konur. Hamurun kenarlarından
tutulup ortaya doğru çekilerek birleştirilir ve oklavayla biraz daha açılır. Saca konularak
pişirilir.

Otlu çörek (otlu sac böreği),

Çöreğin içine Konulacak iç için toplanan ot yıkanır. Küçük küçük kıyılır. Bir tasın içine alınır.
İçine soğan doğranır pul biber ve zeytinyağı konulur.
Hamur için birliğe ne su un tuz konulur ve yoğurulur. Yolla hamurdan küçük bezeler yapılır,
her bir beze oklavayla yayılarak ince bir şekilde açılır. Yarısına hazırlanan içten konulur. Hiç
konulmayan kısımların ucundan tutarak içlerin üzeri örtülecek şekilde katlanır. Kenarlarına
bastırılarak kapatılır. Saçta pişirilir. İstenirse üzerine tereyağı sürülerek afiyetle yenir

Kömbe,
Kuzine sobalar çıkmadan önce haftalık ekmek yapıldığı zaman. Ekmeğin sonunda 12 adet
büyük bazlama yapılır. Dibekte ceviz içi dövülür, doğranmış soğan konularak tekrar dövülür.
Oluşan harcı bir tavada biraz tereyağıyla karıştırılır. Bir bazlama arasına ceviz harcı, üstüne
diğer bazlama arasına harç derken 12 kat yapılır kömbemiz hazırdır.
Ocağın koru bir tarafa külü bir tarafa ayrılır. Ocağın yarısı da süpürge ile temizlenir.
Temizlenen yere yaptığımız kömbe konur. Üzerine önce bir kenara ayırdığımız kül, küçük
demir ev küreği ile kömbenin üzerini kaplayacak şekilde konur. Bu koruyucu katmandır. Bu
katmandan sonra esas kömbeyi pişirecek ocağın bir tarafına ayırdığımız korlar konur.
Bir saat kadar pişer. Külün birazı aralanarak bir şiş sokularak kömbenin pişip pişmediği
kontrol edilir. Pişti ise üzerindeki küller temizlenir. Akşam yemeye hazırdır Karapınar
kömbesi.
Kuzine ve elektrikli fırınlar çıkınca, artık mayalı olarak benzerleri hala yapıla gelmektedir
kömbenin.

Sac kebabı,

İki kg kadar koyun ya da keçi eti kuşbaşı seklinde doğranır. 4 büyük soğan halka halka
doğranıp hazırlanır. 3 büyük domates ve birkaç biber doğranıp hazırlanır. Ateşe konulan sac
kızdıktan sonra hazırlanan et dökülür. İhtiyaç olursa biraz yağ kullanılabilir. Et suyu çekilip
pişme kıvamına gelinceye kadar ara ara karıştırılır. Daha önce hazırladığımız soğan ve
yeşilbiber ilave edilir. Soğanın diriliği giderken domates ilave edilir. Tuz, pul biber, kekik
atılır. Domates suyunu çekinceye kadar pişirilir.

Şalga dolması,

İçinin hazırlanması. Bir baş soğan İnce İnce kıyılarak sıvı yağ konulan tavanın içine atılır
soğan pembeleşince bulgur, tuz, salça, karabiber, kimyon, kavurma ilave edilerek
karıştırılarak kavrulur. İçimiz hazırdır.
Yeterince şalga ince ince soyulur daha sonra kapatılacak şekilde üstünden bir kapak kesilir.
İçi oyularak doldurulacak hale getirilir. Daha önce hazırladığımız harcımızdan içlerine
konularak kapakları kapatılır. Tencereye dizilir çalgıların üzerini kaplayacak kadar su konur.
Kısık ateşte yaklaşık yarım saat pişirilir. Dolmamız hazırdır.

Külür(pişi),

Un su tuz Maya bir leğene konularak kulak memesi kıvamında bir hamur yapılır. Sıvı yağ
konulmuş tencere ateşin üstüne konulur. Yapılan hamurdan elimize isteğe göre bir ceviz ya da
yumurta büyüklüğünde parça alınarak yuvarlak olacak şekilde şekillendirilir. Kızgın yağın
içine atra atılarak pişirilir külürümüz hazırdır

Kesme(kekik) çorbası,

Bu çorba genelde yufka ekmeği yapıldıktan sonra ekmeğin sonunda birkaç kalın bazlama
yapılır saçın üzerine hafif tavlanır soğuyunca kıyılır oluşan ürüne de kesme denirdi. Gelelim
çorbasının yapımına. Ocaktaki tavanın içine tereyağı ve kekik konulur. Eriyen yağda kekik
biraz kavrulduktan sonra üstüne sıcak su ve tuz ilave edilir. Kaynayınca içine kesilen bazlama

parçaları atılır. Beş dakika daha kaynatılır ve çorbamız hazırdır. Bol kekik konduğu için kekik
çorbası da denir.

Ekmek helvası

Kuru yufka ekmeği kırılarak tepsiye bir kat döşenir. Sonra bu ekmeklerin üzerine dövülmüş
ceviz konulur. Üzerine tekrar bir kat daha kırılmış yufka ekmeği döşenir. Bir tavada tereyağı
eritilir bir bardak pekmez bir bardak su ilave edilir. Nasıl kaynatılır ocaktan alındıktan sonra
10-15 dakika dinlendirilir. Ekmek bir ceviz de hazırlanan tepsinin üzerinde gezdirilir. Ekmek
helvamız hazırdır.

Pekmezli un helvası:

Bir tavaya bir bardak pekmez 1 bardak su 1 bardak un konularak iyice karıştırılır. İyice
karışınca tava ocağa konulur. Karıştırılarak pişirilir. Tamamen koy ulaştıktan sonra tavaya
tereyağı ilave edilir. Tekrar bastıra bastıra karıştırılır. Un tadı geçinceye kadar pişirilir.
Piştikten sonra soğumaya bırakılır. El dibeğinde Bir miktar ceviz dövülür. Senitin (hamur
açma tahtası) üzerine dökülür. Üstüne dinlendirilen helva dökülür. Ceviz helvaya iyice
yedirince kadar yoğurulur. Sonra oklavayla hamur şeklinde olan helva açılarak inceltilir.
Dilim dilim kesilerek servis edilir.

Gaygana,
Bir kâsede 4-5 yumurta kırılır. Üzerine yoğurt nişasta ve bir miktar un ilave edilir,
malzemeler iyice karıştırılır. Tere yağı dökülmüş tava ocakta ısıtılır. Hazırlanan karışım tavaya
dökülür. Önce bir yüz sonra çevrilerek diğer yüz pişirilir. Pişirildikten sonra bir tepsiye alınıp
ılıması beklenir. Daha önceden hazırlanan şerbet/pekmez vaya bal ılık halde tepsinin üzerinde
gezdirilir. Üzerine dövülmüş ceviz eklenerek servis edilir.

Yufka ekmek,
Mayasız hamurdan yapılan yufka, yüzyıllardır bölgemizde yapılagelmiştir. Değirmen unuyla satın
alınan özlü un karıştırılarak yapılır. Leğene un elenir, tuz ve su ilave edilerek iyice yoğrulur.
Üzerine bir bez örtülerek yarım saat kadar dinlendirilir. Ocağa konan sacın altı Yufkaların
yanmaması için küllenir. Hamurdan parçalar alınarak bezeler oluşturulur. Senitin (ekmek
tahtası) üzerinde her beze oklavalarla yuvarlak ve incecik açılır. Sacın üzerinde şişle
çevrilerek pişirilir ve saklanır. Kullanılmak istendiği zaman ihtiyaç kadarının üzerine bir
miktar su çilenerek hazır hale getirilerek tüketilir.

Yufka ekmek kadayıfı,

Sac üzerinde incecik pişirilen yufka, senidin üstünde rulo haline getirilip ince ince kıyılır. Bir
kapta üzerlerine eritilmiş tereyağı dökülerek harmanlanır. Böylece kadayıfın yağı emmesi
sağlanır. Sonra kadayıf ikiye ayrılır. Bir kısmı tepsiye hafifçe bastırılarak serilir. Üzerine irice
dövülen ceviz serpilir. Üzerine, ayırdığınız kadayıf tekrar elimizle bastırılarak yerleştirilir.
Tepsi fırına verilir. Pişince soğumaya bırakılır. İster pekmez kullanarak ister şekerle şerbet
hazırlanır. Ilık ılık üzerine dökülür.

Özetle, yöresel kültürünün somut göstergelerinden birisi olan yöremize has, Yemek adetleri
ve yemek çeşitlerinin özgün yapısının korunması ve sonraki nesillere doğru ve düzgün bir
şekilde aktarılması gerekmektedir. Bu başta dernekler, vakıflar, belediyelere düşse de tüm
yöre insanının sorumluluğudur.
Bölgemizin doğallığı, insanımızın samimiyeti aşikârdır. Mutfak kültürümüzü doğal
güzelliklerimizle harmanlayıp, turizmin geliştirilmesi yöre halkının menfaatinedir.

Sabri Özen /Şubat 2021

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz